Enflasyon hikayeleri: ‘Kütüphane oluşturma hayalim vardı, artık imkansız’
- Özge Özdemir
- BBC Türkçe

“Hukuk fakültesinde fosforlu kalem oldukca lazım oluyor. Kırtasiyeye girdim. Normalde kasadan döndüğümü oldukca hatırlamam. Ödemeye gittim ve 3 tane kaleme 60 lira dediler, ben de bırakmak zorunda kaldım. Bir borçlar hukuku kitabı vardı, 250 liraydı geçen ay. ‘Gelecek ay alırım’ dedim, bu ay 450 lira olmuş. Artık alabilmem mümkün değil.”
Afyon’da yaşayan üniversite talebesi Burak’ın* sözleri bunlar.
BBC Türkçe olarak, enflasyonun ve devamlı artan fiyatların hayatları iyi mi etkilediğini idrak etmek için birkaç aydır Türkiye’nin dört bir yanından, her yaştan, meslekten ve sosyoekonomik sınıftan insanla konuşuyoruz.
Enflasyon, artan fiyatlar, ekonomik gelişmeler, kimi zaman bir tek terim, sayı ve verilerle anlatıldığında soğuk ve kuru bir gerçeğe dönüşebiliyor.
Sadece bu sayıların ardında hayatları etkilenen milyonlarca insan var.
Ikimiz de Türkiye’de yüzde 80’e varan yüksek enflasyon devrini, sizin hikayelerinizle anlatalım, rakamların ardında kaybolanları somutlaştıralım istedik.
Kitap alamamak en büyük üzüntüsü
Dinlediğimiz hikayelerde oldukca sayıda ortak nokta var; bunlardan en oldukca dile getirileni yiyeceklerden meydana getirilen kesintiler ve mutfağa alınması artık bırakılan gıdalara dair.
Afyon’da yaşayan üniversite talebesi Burak da harçlığını yetirebilmek için öğün sayısını kısan kişilerden.
Burak, babasının elektronik mühendisi olması dolayısıyla normalde durumunun iyi bulunduğunu sadece enflasyonun geldiği düzey yüzünden “artık bunun da bir anlamının kalmadığını” söylüyor.
Burak’a en oldukca koyan şey kitaplara gelen zamlar. Bundan dolayı hem ders kitaplarını hem de tarih ve felsefe benzer biçimde ilgi duyduğu alanlarda basılan kitapları almakta artık büyük güçlük çektiğini konu alıyor.
Okuma tutkusunu kütüphaneden karşılayıp karşılayamadığını sorduğumda ise şu yanıtı veriyor:
“Kütüphanede bulabildiklerimi kütüphaneden alıyorum fakat kütüphanede kafi sayıda kitap yok. Hukuk fakültesinde 1000 öğrenciysek kütüphanede aynı kitabından iki tane var. Arkadaşlarla ortak alıyoruz ya da bir halde fotokopiyle hallediyoruz.”
Geçen yıl fiyatı en oldukca artan ürün kâğıt oldu
Kitap tutarları, 2018’de ve geçen yıl yaşanmış olan iki kur krizinden de ciddi şekilde etkilendi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine bakılırsa Haziran 2021’den beri yazınsal kitapların tutarları her ay, senelik olarak yüzde 30’un üstünde artış yaşıyor.
Bu yıl Nisan ayında kitap tutarları enflasyonu senelik yüzde 42 oldu.
Kitapların fiyatının bu kadar artmasında Türkiye’nin kâğıt ithal etmesinin görevi büyük.
2021 senesinde fiyatı en fazla artan ürün, yüzde 168 ile yazım ve çizim kâğıtları oldu.
Yazım ve çizim kâğıtlarının bu yıl Nisan ayında senelik enflasyonu ise yüzde 78 olarak kayda geçti.

Kaynak, Getty Images
‘Bir kitabı pahalı diye bıraktığım daha ilkin asla olmamıştı’
Kitap kâğıdının yanı sıra basımevi materyalleri de ithal ediliyor, yabancı dilde yazılmış kitaplara ödenen telifler de kurla birlikte artıyor.
Tüm bu sebepler kitapların fiyatlarının yükselmesine niçin oluyor.
İstanbul’da yaşayan 32 yaşındaki Gökçe, “Artık hiçbir şeyin eskisi benzer biçimde olmadığını yüzüme vuran ve beni hakikaten en oldukca üzen şeylerden biri kitap tutarları” diyor:
“İşsiz geçen, üç beş kuruşu zor denkleştirebildiğim günlerim oldukca oldu fakat bir kitabı pahalı diye elimden bıraktığımı asla hatırlamıyorum. Şimdi çalıştığım halde, bir kitapçıda elime aldığım beş kitabın üçünü pahalı diyerek bırakıyorum.”
Okuma alışkanlığı gittikçe azalabilir
Tüm bu gelişmeler yüzünden zorluk çeken yayınevleri daha azca kitap basmak zorunda kalıyor.
Yayınevlerinin kitap fiyatlarını indirmesine karşın alım gücü oldukca düşmüş olduğu için bir çok şahıs ilk olarak kitaplardan kesinti yapıyor.
Bu durumun toplumun okuma yazma alışkanlığı üstünde negatif bir tesirinin olmasından kaygı ediliyor.
Ketebe Yayınları Gösterim Yönetmeni Furkan Çalışkan ise “Kriz dönemlerinde insanoğlu kültürel harcamalarını kısar, bu anlaşılabilir. Fakat insanların kitap alımı ve kültürle kurduğu münasebet zarar görecek” diyor.
‘Her ay kendime 10 tane kitap alırdım’
Eskişehir’de yaşayan Aydın* da kitap alamamaktan şikayetçi.
“İki üniversite mezunu, yüksek lisans sahibi bir gencim. Kendi mesleğime yönelik iş bulamadığım için ağabeyimin pide salonunda çalışıyorum” diyen Aydın, birlikte yaşamış olduğu annesiyle harcamaları bölüştüğünü konu alıyor:
“Enflasyon bu kadar yükselmeden ilkin her ay kendime 10 tane kitap alarak kütüphane meydana getirmeye çalışırdım. Sadece son birkaç aydır bırakın kitap almayı, evin giderlerini bile karşılamakta zorlanıyoruz.”

Okul kitaplarının tutarları ikiye katlandı
Okul kitaplarında ise durum daha da vahim.
Ekim ayından beri her ay okul kitaplarında senelik olarak yüzde 60’ın üstünde bir artış var.
Nisan 2022’de okul kitap fiyatlarının senelik enflasyonu yüzde 96 olarak gerçekleşti.
Türkiye’de üniversite talebesi olmanın harcamaları da bir fazlaca artmış durumda.
Genel olarak eğitim enflasyonu Mart ayından beri yüzde 27 civarında seyrediyor.
Öğrencilerin en oldukca artan giderlerinin başlangıcında yurt ücretleri ve kira var.
Konut piyasasında yaşanmış olan kriz, Türkiye’nin kimi yerlerinde son bir yılda ev fiyatlarının neredeyse iki katına çıkmasına yol açtı.
‘Üniversite talebesi olarak hayatımızı idame ettirmekte zorlanıyoruz’
Bir çok üniversite talebesi artan masrafların artından kalkabilmek için garsonluk, bulaşıkçılık, temizlik, kargo yük taşımacılığı benzer biçimde yarı zamanlı işlerde çalışıyor.
Yurtlara gelen zamlara karşı çıkarak barınma hakkından yoksun bırakıldığını korumak için çaba sarfeden öğrenciler, #Barınamıyoruz Hareketi’ni oluşturarak bazı şehirlerde parklarda sabahlıyor ya da toplumsal medyadan organize olarak tepkilerini dile getiriyor.
Muğla’da yaşayan Abdullah, yaşadıkları zorlukları, “Üniversite talebesi olarak hayatımızı idame ettirmekte zorlanıyoruz” sözleriyle ifade ediyor:
“Kredi 850 lira, 29 tane tavuk dürüm sadece alınabiliyor, kısacası aylık verilen para bir ay süresince günün bir öğününü yarım yamalak sadece doyuruyor. Bir günü de oruç tutarak geçiriyorsunuz. Iyi mi idame ettiriyoruz hayatımızı sorusuna dostlar genel anlamda, ‘Bir halde gidiyor’ diyerek yanıt veriyor.”

Kaynak, Getty Images
‘Ucuz ve yağlı yiyecek yediğim için sağlığım bozuldu’
Öğrencilerin eğitim harcamalarına yetişmek için en oldukca kesinti yapmış olduğu kalemlerin başlangıcında yiyecek var.
Afyon’da yaşayan üniversite talebesi Burak, yediklerinden kesinti yapmış olduğu için fizyolojik sağlığının bozulduğunu konu alıyor:
“Geçenlerde bağırsak iltihabından hastanedeydim. Şimdi de onun tedavisini görmeye başlayacağım. Bence tamamen yeme rejimimden dolayı. Lifli gıdalar ve vitaminli yiyecekler tüketemediğimden… Ucuz diye burada karnını doyurabileceğin katmer var. Sadece her gün o yağlı hamur harcı işini yediğinizde vücut mahvoluyor.”
İzmir’deki bir üniversite talebesi ise “Eskiden en büyük lüksümüz tavuk göğsü alıp yiyecek yapmaktı. Şimdi onu bırak, menemen yapamıyoruz. Bir kahvaltı için birazcık zeytin, birazcık peynir alıyoruz, 200 lira tutuyor” diyerek konu alıyor yaşadıklarını.
Sadece meydana getirilen oldukca sayıda araştırmaya bakılırsa dengeli ve kafi beslenmenin öğrencilerin eğitim hayatında mühim bir tesiri var.
Kimi araştırmalar, beslenme düzeninin üniversitelerdeki ve yüksek öğretimdeki öğrencilerin bilimsel nitelikli başarısı üstünde tesiri bulunduğunu ortaya koyuyor.
Beslenme düzeni, daha minik yaşlarındaki evlatların okul hayatlarında ve eğitim başarılarında ise oldukca daha mühim.
Evlatların ne yedikleri bir tek fizyolojik sağlıklarını değil, ruhsal durumlarını ve öğrenme kapasitelerini de etkiliyor.
Türkiye’de eğitim kalitesi ise halihazırda uzun süredir iyi bir performans göstermiyor.
Ekonomik durumun eğitime tesiri
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafınca 3 yılda bir meydana getirilen ve 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları data ve becerileri değerlendiren Internasyonal Talebe Değerlendirme Programı (PISA) testinin son olarak olarak 2018 yılı neticeleri açıklandı.
PISA katılımcısı tüm ülkelerde sosyoekonomik açıdan iyi bir durumda olmayan öğrenciler bilhassa matematik ve fen bilimlerinde iyi bir performans sergileyemiyor.
Türkiye’de sosyoekonomik olarak avantajlı öğrenciler dezavantajlı olanlara bakılırsa okuma alanında 76 puan daha çok yapmış oldu.
OECD averajına bakılırsa avantajlı ve dezavantajlı öğrenciler içinde ise okuma alanında 89 puan fark var.

‘Arkadaşlarımın hepsi mutsuz’
Afyon’da yaşayan Burak, “Doğru beslenmek için değil de hayatta kalmak için yiyecek yiyorsunuz” diyerek özetliyor yiyecek ile son zamanlarda kurduğu ilişkiyi.
“Benim bir kitaplığım oluşsun, kütüphanem olsun diye bir hayalim var” diyen Burak’a bakılırsa şu an bunu gerçekleştirmesi mümkün değil.
İstanbul’da yaşayan üniversite talebesi Aslı* ise dostlarıyla birlikte yaşadıklarını şu şekilde konu alıyor:
“Harcama yapmamak için eve kapanmak bile maliyetlerden dolayı lüks oldu. Okuduğum okulun kampüsüne, sokaklara, öğrencilere bakıyorum. Hepsi mutsuz ve düşündüğü tek şey, iyi mi doyacağım, iyi mi geçineceğim, ay sonum gelmiyor, oluyor. Gençler ve halk olarak oldukca yorulduk. Temel gereksinimlerimizi bile oldukca zor alıyoruz, kimi zaman alamıyoruz.”
*İsmi değiştirilmiştir.
Yoruma kapalı.